Çok yakın bir gelecekte eğer bir başka ilkeden hububat ithal etmeye başlar isek buna kimse şaşırmasın. Çünkü perşembenin gelişi Çarşamba’dan bellidir diye bir söz misali bugün ülke olarak gidişatımızda bunun en güzel göstergesi.
      Tarımda ne durumdayız?
      Sanayide hangi aşamadayız?
      Eğitimde kaçıncıyız?
      Sağlıkta neredeyiz?
      Ülke olarak nereden nereye gidiyoruz? Bu konuda ne konuşan var ne de gerçekleri dile getiren…
       Ülke olarak şimdi ‘Dershane’, ‘mahalli seçim’, ‘yeni anayasa’ ve ‘Kürdistan’ kayığına binmiş ve okyanusta yön bulmaya çalışıp durmaktayız.
       Bir pide ekmeğin fiyatı 60 kuruş oldu.
       Somun ekmek ise 75 kuruş oldu.
       Çok değil yakın zamanda pide ekmeğin tane fiyatı 75’e, somun ekmeğinin de tane fiyatı 80 hatta 1 TeLe olursa buna kimse şaşmasın.
       Çünkü artan maliyet ve yükselen fiyatlar bunun bir adım sonrası adına habercisi…
       Önceki gün bir Fırıncı esnafı ile bu konuyu sohbet ettim.
       Esnaf dertliydi.
       ‘Halil bey. Bu fiyatta bugünkü şartlarda ekmeğin fiyatı yerinde kalırsa şükür edelim. Bak, işçilerin günlük yevmiyeleri ha bile artmakta. Bir torba ekmeklik beyaz unun torba fiyatı 57 TL’yi buldu. Daha düne kadar 35 TL’ye kendi ilimizde un alırken şimdi Malatya’dan zorla alabilmekteyiz. Ele geçmiyor. Odun, yakıt, maya ve buna benzer zorunlu giderler ise işin cabası!’
        Bundan çok uzun bir süre önce Arap ülkelerinde yaşanan kırmızı et ve ekmek fiyatlarının yükselmesine ilişkin olarak Financial Times’in bir yorumu benim dikkatimi çekmişti. Times’deki yorumda sosyal patlamaya dikkat çekilmişti.
        Evet, son zamanlarda gözümüz başka konulara kaydırılmasından dolayı ete, ekmeğe, LPG’ye, doğal gaz’a, benzine, mazota, şeker’e, una, yağa, sebze ve meyvelere ha bire zamları görememekteyiz. Ülke olarak zamlarla yaşanan gidişat hiç de iyi değil. Benden söylemesi…
 
       Yeniden buluşmak üzere…