Ülkemdeki ve özellikle Urfa’mdaki eğitim sonuçlarını görüp de üzülmemek elde değil. İyi bir örnek olması adına Finlandiya eğitim sisteminden bahsetmek istedim biraz.
 
 
 Eğitim sistemlerini araştıran Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programının (PISA) sonuçlarına göre öğrencilerin, matematik, fen bilimleri ve okumayla ilgili sahip oldukları bilgi ve becerilerin ne kadarını hayata geçirebildikleri, sorunlarla karşılaştıklarında ne kadarını uygulayabildikleri ölçülüyor. 2000 yılından beri uygulanan bu testin sonuçlarında en başarılı ülke hep Finlandiya çıkıyor. Türkiye ne yazık ki Meksika’dan sonra sıralamada sondan ikinci sırada.
 
Finlandiya eğitim sisteminde sınav stresi yok, mukayese yok; dershaneler, özel hocalar yok. Eğitim saatleri çok kısa (ortalama günde dört saat) olmasına rağmen bütün öğrenciler eşit düzeyde başarılı.
Okullarda okutulacak kitaplara öğretmenler kendileri karar veriyor. Zorunlu temel eğitim boyunca, değerlendirme adına herhangi bir ulusal sınav veya yılsonu sınavı yok; öğrenciler, öğretmenin hazırladığı sorularla değerlendiriliyor. Bu yüzden öğretimin odağında öğrencileri testlere hazırlamaktan ziyade tamamen öğrenme var.
 
Okullar ev ortamı gibi rahat dekore edilmiş, oyun alanı gibi eğlenceli, kampus gibi esnek, müfredatları “yaparak öğrenme” prensibine göre düzenlenmiş. Çocuklar sınıf içinde dolaşarak, arkadaşlarından, öğretmen ve ders malzemelerinden bilgiler toplayabiliyor ara sıra da kanepeler üzerinde dinlenebiliyorlar. Öğretmenlerine isimleriyle hitap ediyorlar ve öğle yemeklerini birlikte yiyorlar. Öğrenciler rahat ortamda öğrenmenin keyfini yaşıyorlar. Okul kantininde sadece süt, su ve meyve bulunuyor (reklamların etkisinde kalınmadan beslenme alışkanlıklarına dikkat ediliyor).
 
 
Her çocuğa kendi öğrenme yöntemine göre ödev veriliyor. Rekabetçi başarı cetvelleri ve tablolar kullanılmıyor, öğrenciler birbirleri ile kıyaslanmıyor. Bazı dersleri farklı yaş grubundaki öğrenciler bir arada işliyor; böylece uyumu öğreniyorlar. Okuldaki bitkilerin bakımı, kütüphanedeki işler, atık kâğıtların toplanması, bahçe ve akvaryum işleri, mutfak yardımı gibi gündelik işleri öğrenciler sırayla yapıyorlar. Böylece yeterlilikleri geliştiği gibi okullarını da benimsiyorlar. Çocuklar okullarını ikinci evleri gibi görüyor, öğretmenlerini de anne/baba gibi seviyorlar.
 
Finlandiya’da öğretmen olmak çok prestijli ama ulaşmak hiç te kolay değil. Liseden mezun olup öğretmen olmaya karar veren bir öğrenci üç aşamalı kabul testinde başarılı olmak zorunda. Birinci aşamada, kitap sınavıyla, bilgiyi araştırma, sentez yapabilme, eleştirel açıdan bilgiyi yorumlama, analiz etme yeteneği test ediliyor. İkinci aşamada, mülakat aşamasında, kişilik ve karakter yapısı bakımından öğretmenlik mesleğine uygun olup olmadığı analiz ediliyor. Son aşamada ise adaylardan örnek bir ders anlatması veya grup tartışmasını yönetmesi istenerek sosyal yönü, konuşma, sunum ve yönetim yetenekleri ölçülüyor. Bu aşamaların sonunda öğretmenlik için müracaat edenlerin ancak yüzde onu öğretmen yetiştirme programına kabul ediliyor.
 
Öğretmenlik lisans programı boyunca, öğrencilerin her yıl birer ay uygulama okullarında ders anlatarak staj yapma zorunlulukları var. Stajları hem üniversitedeki öğretmenleri, hem de öğrenciler tarafından değerlendirmeye tabi.
 
İdarecilik kavramı bizim ülkemizdeki gibi değil baş öğretici öğretmenler odasında kalıyor ve iki iş beraber yapıyor,
 
Finlandiya’da motivasyonu yüksek öğrenciler en yüksek maaşı almayacaklarını bildikleri halde, gene de öğretmenlik mesleğini saygınlığı ve kutsallığı nedeniyle tercih ediyorlar. Bizim kültürde de uzun yıllar öğretmenlik kutsal bir meslek olarak kabul edilmişti ama son yıllarda bu algı değişmeye başladı.  Biriktiren karınca felsefesiyle insanlara paranın ve maddenin hükmünde yaşaması öğretildi. Meslekler maddi yeterliliklerine göre değerlendirildi,
 
Finlandiya’da “yaşam boyu öğrenme” eğitimin en önemli ilkesi. devamlı gelişen öğrenme tekniklerini, zorunlu hizmet içi eğitimlerle takip edebildiklerini Finli öğretmenler meslek hayatları boyunca katıldıkları kursları, kendilerini geliştirmek için fırsat olarak görüyorlar. Ve tüm yetki öğretmende, Başarının anahtarlarını hep o buluyor ve beş yılın ardından mastır hakkı kazanıyor.
 
Bu bahsettiğimiz ruh elbette engelleri alt üst edecektir. Demek ki bu ruhu oluşturun dinamikler bizlerde de canlanmalı, birileri lazım öncü birileri…
 
Saygılarımla… 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner24

banner49