Hayat mı insana uyar yoksa insan mı hayatı kendine biçer ya da yumurta ile tavuğa mı danışsak bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa o da akışın önünde durmanın zor zanaat olduğudur.
 Bugün dünya, sanal bir deprem ve akabinde devasa tsunamileri ile yaşamayı öğrenmeye çalışmaktadır.
 Tüm dünyada milyonlarca kişi gününün önemli bir kısmını sosyal paylaşım sitelerinde geçirmeye başlamıştır. İnternet, dünyayı içinde barındıran bir web ahtapotu andırmaktadır.
 Sanal yaşam aktif kullanıcıları için düşler bahçesinde eşsiz gezintiler gibi algılansa da koruyucular için karanlıklar ülkesinde derin dehlizlerin kenarlarında asılı kalan aciz çehreleri kurar zihninde.
 Bu tür konular açıldı mı hep mahallemizin imamının çocukları gelir aklıma. Hocamız evine televizyon almazdı ve karşıydı buna. Ancak çocukları bir çizgi film falan izlemek için hep evimize gelmek için uğraşırlardı. O zamanlar bu tür yasaklamaların bazen böyle geri tepmelerinin olabileceğini gösterdi bana.
 İnternet, erişim kolaylığı yani her şeyin sadece bir parmak uzaklığında oluşu itibariyle pozitif ve negatif etkilerin şiddetini de arttırmaktadır. Yüz yüze gelip de konuşamayacak birçok insan, kaygı duymadan internette rahat rahat konuşabilir ama ilişkinin sınırını belirlemekte zorluk çeker malesef.
 Yüz yüze iletişimlerde çocuklar iyi ve kötüyü tanıyabilir; kaybetmeyi, küsmeyi, kavga edip barışmayı deneyimleyebilir, bu sayede yetişkinlik yaşamına hazırlanabilirler. Ancak insanlara ayrılacak zaman bilgisayar veya akıllı!! İletişim cihazlarının başında geçirilmesi sonucu, ilişkilerde soğukluk ve samimiyetsizlikler başlar. Bu durum birbirlerine yabancılaşmış bireyler haline dönüştürür insanları. Sonuçta yaşanan depresyon ve mutsuzluk birçok olumsuz yansımaları da beraberinde getirir.
 Zamanla modern yaşam kültürleri ile soyutlaşan sosyal hayatlar gençlerin, giderek emek vermeden kurulan kolay iletişimi tercih etmelerine ve hayatı içinden değil de sanal biçimde ekranın arkasından yaşamalarına sebep oluyor. Zamanla da sabırsız, çabuk sıkılan, tatmin duygusu olmayan birer yetişkin oluyorlar.
 Tsunami her devirde yaptığını yine yapacaktır. Kaçınılmazın önünde durmak yerine bu ileri imkânların pozitif etkilerini yoğurdun kaymağını sıyırır gibi usulca aşırma, adeta sörf yapmak bu tehlikeli dalgada beklide tek gerçek gibi geliyor bana.
 Özellikle koruyucu etkenler olarak ebeveynler ve tüm akil etkiler muhataplarımızın bu dalgalara karşı tahta kılıçlarla koruyamayacağımız kesindir. Bu yüzden bu keskin çelik kılıcı dikkatle nasıl tutulacağını öğrenmeden öğütçü konumunda oturamayız.
 Saygılarımla.
 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner24

banner49