Tarih her zaman belirli bazı kişilerin icraatlarıyla kırılma noktaları yaşamıştır.  Ancak o birileri de içinde bulundukları toplumların kültür etkileri ile büyümüşlerdir.
 
 
 
       Geçen akşam bulunduğum ortama bir siyasetçi misafir oldu. Genel konulardan konuşuldu ve bir söz söyledi misafirimiz ki bu söz beni bu konuyu tekrar irdelemeye teşvik etti. Söz şu. “ Biraz öğretmenler de kendini sorgulamalı kendini yetiştiren, geliştiren öğretmen çok az….” Haklı, kesinlikle haklı arkadaşlarımızı gözlemliyorum çoğu zaman bir öğretmen olarak bir aydın, bir örnek olma kaygısı veya fark oluşturmaya yönelik kaygılar ve heyecan pek az.
 
 
 
       İstisnalar dışında, okumuyoruz mesela, öğretmenler oysa en çok okuması araştırması gereken insanlar olması gerekirken. Tahammülsüzüz, bir okulda kırk öğretmen varsa en az yarısı bir biriyle iletişimi koparmıştır. Fedakâr değiliz kırk öğrencimizi bazen bir günlüğüne bazen haftalarca bir sebeple bırakabiliyoruz. Özellikle dönem sonlarında eğitim manzaralarımız pekte masum sayılmaz her halde. Haftalarca öğretmenler odasında boş boş lakırdılarla ders saatlerini dolduran arkadaşlar var.
 
 
 
       Bugün sorun aslında insanların çoğunun mesleklerini geçim kaygısına göre seçmeleridir. Bu bir müteahhit için geçerlidir. Bir marketçi için de ancak bazı meslekler bu sınıfın dışında kalmalıdır. Bir sanatçıya sanatını yaptıran paramıdır mesela, yoksa para peşi sıramı belirlenir. Bir ses sanatçısı parasına göre mi söyler, ya da bir yazar yazacaklarının bedelinin hesabıyla mı yazar.
 
 
 
       Sançtılar yazarlar, şairler, siyasetçiler, liderler, imamlar ve öğretmenler hiçbir şekilde yaptıkları işlerinin bedellerini hesap ederek yapamazlar. Bu hesap arkadan gelir önden gitmez. Çünkü tüccar zihniyeti ile bu insanlar var olmazlar olanlar da ya aciz insanlardır ya da tüccar.
 
 
 
       Peki, toplumun öncüleri sayılan bu insanlar nasıl ortamlarda doğmuşlardır? Kuştüyü yastıkları olan Saraylarda mı, el bebek gül bebek geçen çocukluklarda mı, koca zenginliklerin veya güçlerin kucağında mı? Ya da ultra donanımlı anne babalarla mı? Bilmiyorum herhalde tam tersi olsa gerek bolluklardan çıkan olsa da pek azdır zannımca. Çünkü tatlı meyveler kıraçlarda yetişir. Zorluklar yoksulluklar engel değildir kahramanların doğmasına aksine sebeptir belki. Kim ki kendini aşmak isterse sebepleri yok sayar. Önüne bakar ve eserler bırakır yarınlarına. Vuslatı faydalarla biçer ve tatlı meyveler yeşertir sinesinin ta özünden.
 
 
 
       Yeter ki ona bir ışık yakan birileri olsun, gözleri bir mum ışığına rast gelsin ilk bakışlarında. Toplum işte bu ışığı barındırırsa doğurur kahramanlarını. Toplum çoklukları ile değil mihenk taşları ile toplumdur. Ve her esnaf tezgâhındakini satar.
 
 
 
İyilikleri ile toplumlar kahramanlar, kötülükleri ile canavarlar doğurur…
 
 
 
                Saygılarımla. 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner24

banner49