Gündem, insanın yaşantısında etki derecesine göre ısınır ve aktifleşir, ancak benim bu anlamda bir problemim olmamasına karşın çevremizdeki insanlara etkileri ve toplumun her kesimini şu an veya bir süre sonra vuracağı kaygısı bu konunun kabuklarının kurumayacağını gösterir bizlere.
 
 
 
“Borçlu darlık içinde ise, bir kolaylığa çıkıncaya kadar beklemek gerekir. Borcu karşılıksız yardım olarak bağışlarsanız sizin için daha iyidir, bir bilseniz.” Bakara 280
 
 
 
Din bu dünyamızı aydınlatmayacaksa, faydalandırmayacaksa zaten öbür tarafa da bir şey sağlayamaz. Allah insanı kendisinden iyi tanıyan Rabb olarak her halimizi bilip ona göre sıratı müstakimi sunmuştur elçileri aracılığıyla. Gelen mesajlar bize yegâne yol göstericidir. Ancak insanlar maalesef dini yani Rab’ den gelen iletileri eğip büğdükleri için sağlıklı bir yaşantıya kavuşamazlar.  Bu durumlarda ya birinci şahıs olarak kendilerini, ya da kendi ellieriyle ikinci şahısları zarara sokmaları kaçınılmaz olur.
 
 
 
Nitekim Urfa’mızda ve her yerde intihar, boşanma, kriz geçirerek psikolojik ve fizyolojik sağlık kayıpları ve en önemlisi güvensiz ve mutsuz, yanlız yaşamların oluşmasına sebep olan bu acı konu maalesef ki gündemlerimizin hep başköşelerini süsleyecektir sanırım.
 
 
 
Arkadaş  "tövbeee diyordu, bir daha asla. Borç verdiğim adam bir yıl gecikmesine karşın birde benle kavga edecekti…" Bir diğeri ailesi ile huzursuzluklar yaşadı alamadığı borcu için. Urfa’da çok zengin dahi olsa alacağını tahsil edemediği için niceleri intihar ediyor. Tefeciler sahte borç babaları zaten bu işin sırtlanları, pusuda beklerler bankalar gibi, sonucu hapis veya öldürülme olabilecek sofralarını Halil İbrahim bereketi gibi açıp ovuştururlar ellerini. Son hep hüsran, acı ve tükeniştir. Değerinin çok çok altında, ayaklar altına düşen malların talanları, uzun yıllar kahırlar ve emeklerin bir anda uçup gitmesi bu süreçlerin akışı gereğidir.
 
 
 
Tüm bunlara yol açan toplumsal çöküşlerden başka bir şey değildir. Gusülün sünnetlerine verilen önem kadar ahlakın, dürüstlüğün, cömertliğin melodileri işitilebilseydi, yukarıdaki ayet hükmetseydi sinelere, kişiler kürklerine göre değer bulmasaydı şimdi böyle güven kavramının esamesi peşine düşmezdik belki. Gövdeye kavuşmamış bir bitki nasıl ki meyve veremez ise gövdesini yani şahsiyetini tamamlayamamış müminlerden de bir hayır çıkmaz ki onlar ibadet şövalyeleri, lafız cengâverleri saysalar da kendilerini.
 
 
 
Lütfen inşaatlara çalışalım, kişilik inşaalarında önce erdemleri biriktirelim, basitliklerde takılıp yaşanamayan toplumlar oluşturmayalım.
 
 
 
Kendi cennetlerimiz için cehenneme dönüştürmeyelim birilerinin hayatlarını. Aksine Cennetlere boş ellerle girilmeyeceği bilinciyle eller kavrayalım Rabbin hoşnut olacağı eller. Öyle ya tuttuğu eller miktarınca cennetler yaşayacaktır insan hem burda hem öteler de…
 
 
 
Saygılarımla… 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner24

banner49