Sordum çocuğuma “okulun nasıl geçti, bugün neler öğrendin, neler kattın hayatına?” diye, el cevap; “baba farkında değil misin tatildeyiz okul yok ki.” Öyle ya öğretmemiştim ona ben asıl okulun hayatın ta kendisi oluğunu. Ve derslerinin de pek hafife alınamayacak kadar ciddi olduğunu.
 
Okumak, hayatı okumak, insanları okumaktır. Okumak sonucu ile kar ve zarar demektir gerçek okumak diyorum, Bilal’ce okumak. Kitap ve okul okumaksa hayatı okumanın bir parçasıdır ki onu da beceremiyoruz ya.
 
Okumayı istediğini zanneden bir bayan geçen gün görevli olduğum sınavda ısrarla yardım istedi yardım edemeyeceğimi söyleyince o sakin mazlum bayan birden aslan kesildi ve bağırmaya başladı, okumasını benim engellediğimi ve daha birçok aksi sözler söyledi. Yapmadığı halde bir saat öylesine oturdu ve kitapçığını yerinde bırakıp ters ters sınavdan çıktı. Acaba bu ablam bu diplomayı alsa ve bir yetki elde etse nasıl bir insan olurdu? Okumanın sadece okulda olduğunu ve kitaplardan olacağını düşünenler için; Okumak cehaleti alır, eşeklik baki kalır.
 
Okumayan bir toplumuz diye feryat etmekteyiz çoğu zaman. Bu konu doğru da olsa bazen beni düşündüren bir konu olmuştur. Çünkü okuyup ta insanlara bir fayda sağlayamayan insanları gördükçe keşke okumasalardı diye endişem daha da artmakta. Ben de okumayı beceremediğim çok zamanlar olmakta. İnsanları mesela. Nasıl kitaplardır ki her birerlerinin önsözü ayrı, içeriği farklı, sonucu çok çok farklı heyulalar içermektedirler.
 
Okumuşlar hem de yıllarca en zor ve ağır kitapları yutmuşlar kitaplıklar doldurmuşlar, diplomalara çerçevelettirmişler ama bilgileri onların kalbine değil sadece beyinlerini etkilemiş. Okumuşlar ama yanlış okumuşlar. Bilgiye ulaşmış olmak insanı değiştirmeye yeter mi? Bence hayır. Bu anlamda ne kadar okursak okuyalım bilgi, kalp süzgecinden geçmemişse o bilgi sadece bir bilgidir. Ama hayra ve iyiliğe dönüşen bir bilgi belki de bütün insanlığın hayatını kurtaracaktır.
 
Toplumların motorları ilim sahipleridir. İlim önce sahibini değiştirecek ki sonra başkalarını aydınlatabilsin. Bu konuya Yunus Emre ne de güzel ışık tutmuştur;
 
İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir,
 
Sen kendini bilmezsen, Bu nice okumaktır.
 
Kuranı kerimde ise bununla ilgili vurgulayıcı bir ayet vardır. O ayette;
 
“Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkâr eden topluluğun hâli ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Cuma 5) vurgulanan, kitap yüklü merkepler kavramı olayı çok güzel özetlemekte.
 
Okumak ferasetle, hikmet ve ufuk açıklığıyla olmalıdır. Ve okumak demek de sadece yazılı olanla sınırlandırılmamalıdır. Okumak, hayatı okumak, olayları okumak, insanları okumak, sıkıntı ve tecrübeleri okumak, okumak izlediğini okumak. Öyle güzel erdemli insanlarla tanışmışımdır ki belki hayatında doğru düzgün bir kitap dahi okumamıştır. Öyle sıkıntı verici insanlarla tanışmışımdır ki diplomalı ve düzenli bir kitap okuyucusudur. Okumak kalbi olmayanların sanatı ise o bir yanılsamadan
 
ibarettir. Eğer yüreği canlı olan bir insanda tanırsan onun her bir sözü bir nakıştır yüreklere çünkü sözleri işlenmiştir altın ile.
 
Rabbim bize hayırlı bilgileri öğrenmeyi ve öğrendiklerimizle amel etmeyi nasip etsin… 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner24

banner49