Atasözleri ile özdeyişleri önemserim.
      Hepsini mi?
      Hayır!
      Aklıma, mantığıma, yüreğime yatmayanları bir kenara bırakırım. Ama genelde büyük çoğunluğunu önemserim. Tıpkı, ‘keskin sirkenin küpüne zarar verdiği’, ‘bükemediğin eli öpmek’ ve de ‘yeri geldiğinde özür dilemesini de bilmek’ gibi…
      Bugünkü, Güneydoğu Gazetemizin manşetinde Genel kurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’un Milliyet Gazetesinden Fikret Bila’ya yaptığı açıklamalar var.
      Başbuğ, adeta öz eleştiride bulunup, ‘Bunlar bizim çelişkilerimiz ve hatalarımız oldu’ dediği gibi…
      Geçte olsa, ne diyor Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ;
      "Bizim de hatalarımız, çelişkili tutumlarımız vardı. Mesela şehidimiz olduğu zaman gidiyoruz, şehidimizin başı örtülü annesinin elini öpüyoruz, ona anne diyoruz, sarılıyoruz, acısını yürekten paylaşıyoruz. Ama o anneler yemin törenine geldiklerinde başları örtülü diye içeri almıyoruz. İşte bu bizim çelişkimiz ve hatamız. Bunu ben de görevli olduğum dönemde arkadaşlarımla konuştum. Bir çözüm bulmalarını istedim. Törende bir protokol bölümü olur, oradakiler görevleri gereği oradadır, ama annelerin, babaların törene katılacağı yer de olur. Keza bir başta çelişki, bir başka hata, cenazeye gidiyoruz ama namaz sırasında ayrılıyoruz ve kenarda duruyoruz. Bu da hatalı bir davranıştı. Sonra bu hatadan dönüldü.”
      Gönül isterdi ki, Başbuğ bugün bu söylediklerini Ordu’nun en tepesinde iken yanlışlıktan dönülüp olması gerekenleri yapabilseydi…
      Ama bugün Başbuğ’un ortaya çıkıp bunları konuşması ve ‘çelişkimiz ve hatalarımız oldu’ demesi de bana göre çok manidardır.
      Bir Genel seçim geride kaldı.
      Sonuç;
      AKP birincilik yolunda ilerlemeye devam ediyor.
      BDP, CHP ve MHP başta olmak üzere diğer partiler ise ortalıkta yoklar!
      Ortalıkta olmadıkları gibi, ne yazık ki ortaya çıkıp öz eleştirilerde de bulunmuyorlar. AKP, az oy aldığı ve kıl payı kaçırdığı zaferlerde nerede hata yaptık diye kendi kendilerini sorgularken, diğer partilerden en ufak bir TIK dahi yok.
       Eğer CHP, sahil kentlerinde verdiği önemin yüzde ikisini Doğu ve Güneydoğu’ya verebilmiş olsaydı, buraları önemsemiş olsaydı durum daha farklı olmaz mıydı?
      Peki, ya MHP?
      Genel Başkan Bahçeli, eğer değişim ve dönüşüm noktasında düğmeye ciddi olarak basmaz, başta kendisi olmak üzere söylemleri, duruşları ve çalışmaları ile halka inilmez ise Urfa’dan bir tek VEKİL çıkartmak bile hayal olmaya devam edecektir. Cuma günleri cep telefonlarına gönderilen ‘bir hadisli mesajlarla’ siyaset olamayacağı artık iyice anlaşılmalı ve kabul görmelidir. Siyasette halkla kucaklaşmanın, halka inilmesi gerektiğinin ve de en önemlisi toplumun geneli ile kucaklanılması gerekliliği unutulmamalı…
       BDP, Urfa’da Mahalli Genel seçimlerinde aldığı oya asla kanmamalı.
       BDP bana göre sadece bir kesimin değil, artık toplumun tüm kesiminin partisi olması gerektiğini kabul etmeli, buna göre siyasi adımlarını atmalı, MHP’liler ile de AKP’liler ile de, CHP, DSP, BBP, BTP ve tüm halk ile sıcak ve samimi temas kurulması gerektiğini asla unutmamalı… Aksi taktirde yüzde 10’luk baraj önünde en büyük engel olmak ile birlikte Urfa’da vekil sayısı bakımından 2’den öteye gidemeyecektir…
        SP, BBP, BTP, HAK- PAR, HÜDA-PAR, DP ve diğer siyasi partiler de dostlar alış verişte görsün anlayışından uzaklaşmalı ve siyasette eğer ciddi olarak var olmak istiyorlar ise o zaman siyaseti de gerektiği gibi yerine getirmeliler…
       Yazımın başında ne dedim?
       BİR: bükemediğin eli öpeceksin!
       İKİ: keskin sirke küpüne zarar verir
       ÜÇ: yeri geldiğinde özür dilemesini bilmelisin
       AKP dışındaki siyasi partiler bana göre başlarını ciddi olarak iki ellerini arasına almalı ve nerede, nasıl, neden ve ne şekilde hatalar yaptık? Deyip dersler çıkartmalılar… Öyle suçu ve başarısızlığı başkalarına atmak yerine lider pozisyonundakilere düşen ve yakışan ÖZ ELEŞTİRİDE bulunabilmesi ve erdemlik göstergesi olarak ta ÖZÜR dileyip İSTİFA edebilmelidir.
 
       Yeniden buluşmak dileği ile…