İslamiyet’in ana prensiplerinde biri de şüphesiz adalettir.
     Adaletin bulunmadığı toplumda emniyet ve itimat olmaz. Emniyet ve itimadın bulunmadığı toplumlarda ise huzursuzluk ve bereketsizlik baş gösterir.
     Sanayi ötesi toplum Ülkeleri'nin ürettiği ürünlerin pazar payını (İhracat) arttırmak için, başka ülkelerde siyasetçileri ve uzman üst düzey bürokratları hırsızlık yapmaya zorluyorlar. Dinimiz, hırsızlığı yasaklamıştır.
       Hırsızlık: Canlı veya cansız başkasına ait olan bir şeyi, sahibinin haberi olmadan almaktır. Bu İslamlıkla bağdaşmayan bir faaliyettir.
      Hırsızlık; toplumun huzurunu kaçıran ve halkı rahatsız eden bir alışkanlıktır. Türkiye Cumhuriyeti kanunları da hırsızlığı suç saymış, yasaklamış ve cezalara bağlamıştır. Hırsızlık, toplumun huzurunu kaçırmakla kalmaz istenmeyen olayların çıkmasına da sebep olur.
      Sanayi ötesi toplum ülkeleri, başka ülkelerin karar organlarını hegemonyasına alabilmek için, sürekli rüşvet ve hırsızlığa teşebbüs ettirme stratejileri uygulamaktadır. Eğer, bir karar organı yetkilisi hırsızlık ve rüşvet kültürüne haiz ise, işte o ülkenin ve o ülkedeki şirketlerin vay keyfine! Eğer, o karar organı o ülkenin dediğini yapmaz ise o ülke de o karar organı statüsüne sahip kişileri deşifre eder, hem kendisi-ailesi hem de ülke güvenini kaybeder.
      Bir örnek verelim!
      Bir dönem Şanlıurfa'lı bir siyasetçi, toplumsal bir sorununun çözümü için kendisine başvuranlara;
      ‘Onlar, benden bir şey talep etmesinler. Onlar haklarını aldılar!’ der. İnanması kimileri için güç olabilir ama bu konuşulanlar bir gerçek. İşte bu utanç verici sözden yola çıkarak, buyurun değerlendirmesini siz yapın!
       Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) efendimiz, ''Çalınan malı alan onu çalan gibidir'' , ''Rızkın helâlını istemek her müminin görevidir'', ''Devlet malına ihanet edene şefaat etmem'', ''Parasını kaybedenin bir kaybı yoktur, sıhhatini kaybedenin kaybı ortadadır. İzzetinefsini kaybedenin kaybedecek bir şeyi kalmadığını'' hadisi şeriflerinde buyurmaktadır.
       Bir müminin başkasının ve devletin malını çalması şöyle dursun, onun kendi malı korumakla yükümlü olduğu gibi, bulduğu bir şeyin sahibini bulmaya çalışacak, eğer ki sahibi bir sene bulunmaz ise ya bir fakire veya devlet yetkililerine teslim etmelidir.
      Hırsızlığa küçük yaşlarda alışılır. Bunun için anne-baba ve öğretmenlerin bu konuda çok dikkatli olmaları şarttır. Çocuğun elinde kıymetli olsun olmasın bir şey gördüğü zaman, nereden getirdin, nereden nasıl aldın, diye sorguya çekmelidir?
      20 yıldan bu yana Fırat bereketini Cenab-ı Allah tarafından bu Kutsal şehrimiz ödüllendirildi. Ne yazık ki, halen bu ödüllendirmenin kıymetini bilmiyoruz.
 
       İçinde bulunduğumuz hırsızlık, cehalet, haksızlık ve bereketsizlik uykusundan bir an önce uyanmamız dileği ile…
 
       Şen ve mutlu kalınız.