1875'lere kadar bir Ermeni problemi olmadığı, Ermenilerin refah ve huzur içinde yaşadıkları, kendi iç işlerini çok geniş bir şekilde kendilerinin yönettikleri ve Türklerle ilişkilerinin son derece dostane olduğunu tarih de onaylıyor. Hal böyle iken XIX. yüzyılın son on yılında bu ilişkiler neden düşmanlığa dönüşmüştür? Bu değişikliğin sebepleri çeşitli olmakla beraber esas itibariyle dış güçlerin menfaatler müşterektir ahlakının uygulanabilirliğinin harekete geçirilmesinde tahsis ettikleri mali fonunu kullanmaya elverişli olanlara dağıtarak kışkırtmaların sonucudur.
 
Aslında Ermeni meselesi, Şark meselesinin bir parçasını oluşturmaktadır. Şark meselesinin aktörleri olan emperyalist sanayi ötesi toplum ülkelerinin, çıkarları doğrultusunda Osmanlı Devletlerini parçalamak için, özellikle gayri Müslim tebaa arasında başlayan milliyetçilik ve ayrılık hareketlerini hararetle desteklemişler ve Balkanlarda kendi nüfuzlarında devletler oluşturmaya gayret sarf etmişlerdir. Essen bunu gerçekleştirmek için Rusya Ortodoksları, Fransa Katolikleri, Amerika ve İngiltere Protestanları, Avusturya'da öteden beri Balkan Katoliklerini himaye etmekte idiler. Özellikle bu dış tahriklerin ve milliyetçilik akımının etkisiyle Balkan milletleri ayaklanmışlar, neticede  Yunan, Sırıp, Romanya ve Karadağ Devletleri ortaya çıkmıştır. 1860'da Lübnan'a da özerk idare verilmiştir.
 
Özellikle sanayi ötesi toplum ülkeleri, çıkarlarına hizmet edecek zaman ve zeminde, Osmanlı Devleti'nden ayrılma hareketlerinin hararetle desteklemekte idiler. Bu kural haliyle Ermeniler içinde geçerliydi. Ancak Ermeniler belirli bölgelerde çoğunluk teşkil etmiyorlardı. Ekonomik bakımından huzur ve refah içindeydiler. Türk kültürünün %70'ni benimsemiş ve Türklerle uyum içinde yaşıyorlardı. Mezhep bakımından da parçalanmış durumda olduklarından büyük devletler Ermeniler üzerinde henüz yeterince etkili olmak imkânını yakalamamışlardı.
 
ERMENİ TİCARİ AHLAKI
Ohan oğlu 1894 Eğin (Kemaliye) doğumlu Zakar TARVER, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirerek, Fransa ve Amerika'da ihtisas görür. 19.Eylül.1960 yılında vefat etmiştir.
 
Ermeni Cemaatinin yetiştirdiği en ünlü röntgen mütehassıslarındandır. Zakar TARVER X. ve XI. ci dönem Demokrat Parti İstanbul Milletvekili olarak 7 yıl TBMM de görev yapmıştır.
 
Milletvekilliği döneminde Fransa'dan getirdiği röntgen cihazlarını Devlet hastanelerine yüksek fiyatlarla satarak, Taksim'deki Ermeni Hastanesinin gelişmesine büyük katkıları olmuştur. Çünkü o yıllarda röntgen cihazı ve tıbbi malzemeler, Türkiye de yok denecek kadar azdı.
 
Biz Türkler ülke olarak kimleri seçmiş, kimlerle mesai yapmışız, bu Milli konuları umursamazlıkların faturası sanırım gelecek nesillere çok acı bir şekilde Allah korusun yansıyacaktır.
 
Gerçek şu ki, bu ülkenin Tıp fakültesini bitirip, devletin imkânlarıyla Fransa ve Amerika'ya üç yıl ihtisas yapmaya giden Zakar TARVER, o yıllarda piyasada ihtiyacı karşılamakta zorlanan röntgen cihazlarının yanı sıra filmler irinin de azlığını fırsat bilerek yüksek fiyatla Devlet hastanelerine satmıştır.
 
 Ataları'nın Palu-Habap dan göç etikleri sırada, kimisi Harran ovasında yerleşik kalmış, kimisi de Suriye, Beyrut'a gidip yerleşmişler. Harran ovasında kalan bazı Ermenilerin de oturduğu ve ekmek yediği Vatan da ki, ticari ahlakları ile Büyük Türk Milletine zulüm etme düşüncesinde değiller mi? Ermeni'nin biri, zamanında bir sipariş verir ve o parayı ödememek için bir yıldan fazla oyalayarak aynen Zakar TARVER gibi zulüm etmiş olmuyor mu?
 
Suriye'den gelip Harran ovasına geçici yerleşenlerden, Müslüman olmuş Ermeni asıllılar da vardır; bunlar Harran ovasında yerleşik soydaşlarını araştırarak ulaşmaya çalışıp destek alma düşüncesinde oldukları değil midir? Harran ovası toplumu olarak riyakâr Ermenilerin bu oyunlarına dikkat etmeliyiz? Yakın tarihin de onayladığı gibi, Ermeni'nin ruhunda insanları kin ile tahrik etme düşüncesi vardır.
 
Surp Pırgiç Vakfı'nın başkanı Pilo Atan, Ermeniler'in bugün bile kendilerini tam olarak Türk vatandaşı hissedemediklerini belirtmektedir. Türk Milleti, hiç bir zaman ayrımcılık yapmamıştır ve yapmaz de. Bunu tarih de onaylıyor. Türkiye'nin sağladığı rahat ve huzur onlara fazlasıyla batmakta...
 
Malazgirt zaferinden sonra, Bizans'ın yıkılıp dağılmasıyla 1071'de bütün Ermeniler, Selçuklu yönetimine girerler. Tarih içerisinde, Ermeniler'i Bizans'ın zulmünden kurtarıp, onlara insanca yaşama hakkını veren Selçuklu Türkleri olmuştur.
 
Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra, Osmanlı Beyliği döneminde Orhan Bey, Ermenileri himayesine alarak o zamanın başşehri Bursa'daki, Ermeni Kilise'si ve Patrikliğini resmen tanımıştır. Bu fevkalade davranış, kayı beyliğinden devlete, devletten imparatorluğa yükselen ve Avrupalının hala barbar dediği Osmanlı'nın insan haklarına ne derece saygılı olduğunun en büyük işaretiydi. Ayrıca Türklerin hoşgörüsü ne yazık ki hala istismar edilmekte olup, Ermeniler sözde soykırım yalan ve iftiralarıyla Türkiye’yi haksız bir şekilde dünyaya şikâyet etmektedirler.
 
Türkler, dünyanın en misafirperver Milletidir ve dünya kamuoyu tarafından da onaylanmıştır. Suriye'den Akçakale sınır kapısından yurdumuza gelip sığınanların arasında Ermeni asıllılar da vardır. Türkiye genelinde ki, soydaşları tarafından da, maddi manevi büyük destekler almalarında hiç bir engelin olmadığına şahit oluyorlar. Müslüman olup Hacca, Umreye ve hatta bazı tarikatlara giren 2'ci nesil Ermeniler, atalarının kara sayfalarını beyazlatmak için, bu dini uygulamaları yapıyorlar. Ayrıca daima Hükümet olan siyasi partilere yanaşarak, hazineden (Tarım reformu) arazi almak, kamu kuruluşlarındaki sorunlarını çözmek ve çocuklarını üst düzey bürokraside görevlere getirmek için her türlü kılığa girip sorunlarını çözme peşindeler. Eğer Türkler ırkçılık ve ayrımcılık yapsalardı bu tür sosyal gelişmeler olur muydu?
 
Ne var ki, Türkler tarihin en eski devirlerinden beri sınırları içinde bulunan başka soydan olanlara hiç bir Milli Dini baskı yapmadığı, bunları bünyesinde eritme ve yok etme politikası takip etmediği için, buradaki Ermeniler günümüze kadar milli ve dini varlıklarını olduğu gibi muhafaza etmişlerdir. Türklerin güçlü dönemlerinde Türklere daima dost görünmüşler, esas yüzlerini daima gizlemişler ve fakat gördükleri müsamahanın sonucu olarak Türlere düşman gözü ile muamele etmeyi kalplerinden silmeyip daima gündemde tutmayı başarmışlardır.
 
Ne zaman ki, 17' ci yüzyıldan sonra Osmanlı İmparatorluğu zayıflamaya başlayınca, sınırlarımızın içindeki Ermeniler hemen kıpırdanmaya ve tahrik edici faaliyetleriyle çıkardıkları isyanlarla ayrı ve bağımsız bir Ermenistan kurma yollarına başvurmuşlardır. Sanayi ötesi toplum ülkelerinde yerleşik tedhişçi (Korkutarak siyasi amaca ulaşmak) Ermeniler'in Türkiye toprakları içinde bir Ermeni devleti kurmak istemeleri ve bu yolda propaganda yapmaları hem akla, hem mantığa ve hem de tarihi gerçeklere aykırıdır!...
 
Bazı sanayi ötesi toplum ülkelerinde yerleşik sanayi, finans ve diğer sektörlerde faaliyet gösteren Ermeniler, ekonomik güçleri ile, Türkiye de 1960 lı yıllarda Alevi Sunni, 1970 li yıllarda sağ sol ve günümüzde de Türk Kürt ayrımcılığını destekleyerek, kadirşinas Türk halkını birbirine düşürme hayalinde değiller mi? !970’li yıllarda yurtdışında görevli diplomatlarımıza Ermeni Diasporası haince saldırılar düzenleyip katliamlar yapmadılar mı? 1967 yılında Cumhurbaşkanımız merhum Cevdet Sunay Washington hava alanına inmeden önce Ermeniler Türkiye Büyük Elçiliğini kundaklamak istemişler ve Türkiye aleyhinde gösteriler yapmışlardır. Yine 1971 yılında Başbakan merhum Nihat Erim, Amerika'ya gittiği sırada Ermeniler'in Türkiye'den toprak talebiyle karşılaşmıştır.
 
O halde, ''Türk kime denir?..'' sorusu, bu şartlar altında daima ortada kalmaya ve zihinlerde bulanıklığı devam ettirmeye mahkumdur. Aradan uzun yıllar geçse de, başka milletlerin hakimiyeti ve yönetimi altında yaşamakta olsa da, her zaman ve her yerde bir Ermeni Ermenidir, bir Rum Rum’dur ve bir Yahudi Yahudi’dir!.. Bunların, gerektiğinde: '' Ben Türküm.''demeleri politiktir, maksatlıdır ve iki yüzlülüktür, daha doğrusu YALAN-dır!.. Bilinmelidir ki, hiç bir Ermeni, hiç bir Rum ve hiç bir Yahudi: ''Ben Türküm'' diye samimi olarak konuşamaz!..
 
Ticari ahlaklarıyla ve siyasi görüşleriyle, Büyük Türk Milletine zulüm etme hayalinde olan Ermeniler iyi bilmelidirler ki, Türkler için soy, önemli bir unsurdur. Çünkü Türk Milleti, bugünkü bazı milletler gibi, çeşitli ırkların karışmasıyla meydana gelmiş değildir. Türk Milleti, tek bir soyun eseridir. O soy da Türk soyudur.                 
 
Cenab-ı Allah, cümle Yüce Türk İslam âlemini emrettiği şekilde yaşamayı nasip eden kullarının arasına katsın. Âmin.
 
KAYNAKÇA
1- Ermeni Yahudi, Rum asıllı Milletvekilleri. Yazan: Süleyman Yeşilyurt. Kültür sanat yayınları.
2- 100 Yıl önce Türkiye'de Ermeniler. Editör: Osman Köker. Birzamanlar yayıncılık Ocak 2005 Birinci baskı.
3- Türk Ermeni ilişkilerinde gerçekler. Yazar: Prof. Dr. Abdurrahman Çaycı. Atatürk araştırma merkezi 2006.
4- Orkun dergisi Şubat sayı 5. 1982 Ermeni azgınlıkları ve gerisindekiler. Sayfa 13, 14, 15, 16 Yazar: Hayrani ILGAR.