Son zamanlarda Urfa'mızda ki toplumsal sorunlara kafa yormaya çalışıyorum.Evet başta söylemek gerekirse Şanlıurfa da büyümüş , Üniversiteye kadar Şanlıurfa’da okumuş ve Üniversite eğitimi dışında gençlik yıllarının tamamını Şanlıurfa da geçirmiş birisi olarak bu yazıyı yazmaya karar verdim.Yıllardan beri toplumumuzda gördüğüm yanlışları aktarmak istedim.
 
Bizler yıllarca Töre,Aşiret gibi feodalitenin içine aldığı kavramların baskın olduğu bir ortamda büyüdük.Etrafımız gelenek ve görenek duvarları ile sarılı olarak büyüdük.Aramızda gelenek görenekleri savunan çıkacaktır.Ben de gelenek ve göreneklere karşı olan birisi değilim.Özellikle yardımlaşma konusunda toplumdaki gelenekleri destekleyen birisiyim.Gelenek-görenek duvarı sözlerini kullanırken toplumda kimi zaman sanki dinden gelmiş gibi gösterilmeye çalışılan fakat aslında din ile ilgisi olmayan ancak cahiliye dönemlerinden kalan yanlış adetleri kastediyorum.
 
Peki nedir bu yanlış adetler.Bu yanlış geleneklere tek bir örnek bile bana hak vermenize yeter.Evet bir baba çocuğunu babasının yanında sevemiyor. Onu gönlünce okşayamıyor.Sevgisini ,şefkatini gösteremiyor.
 
Neymiş ? babaya saygısızlıkmış! Böyle bir gelenek ancak cahiliye döneminden gelmiş olabilir.Hz. Peygamber çocuklarını sevmedi mi ?,okşamadı mı ? onlara lisanı haliyle sevgisini göstermedi mi ?Bu yanlış gelenekten dolayı çocuklar tamamen baba sevgisinden ve şefkatinden uzak yetişmiştir.
 
Baba sevgisinden yoksun büyüyen çocuk her zaman ruhunda bir eksiklik hissedecektir.Bu eksiklik çocuğu özgüvenden yoksun silik bir kişilik kazandırır.Bir de üstüne geleneklerin baskısı eklenince çocuk kendisini tamamen ailede adam yerine konmayan, yanlış yaptığında alaya alınan, duygularını rahatça ifade etmesine izin verilmeyen,kendisini baskı altında,ürkeklik, korku ve yanlış yapma ve işlerin ters gideceği endişesi kendisiyle birlikte büyümekte, yetişkin insan olduğunda da devam etmektedir.
 
Bir dergide okumuştum.Dergide bir eğitimci ile röportaj yapılmış.Eğitimci sorunlu gençlerle ilgili bir örnek veriyor.Verilen örnek bizim Şanlıurfalı bir gencin yaşadıkları.Yazarın dilinden aktaralım:
 
Üniversitede okuyan bir delikanlı anlatıyor: "Urfa'nın bir köyünde, kalabalık bir ailede büyüdüm. Sekiz kardeştik. Ben sondan üçüncü çocuktum. Köyün zengini sayılırdık; koyun sürülerimiz ve tarlalarımız vardı. Babama 'Bekir Ağa' derlerdi. Çok sert bir adamdı. Irgatlar, çobanlar ondan çok korkarlardı. Annem ve biz de çok korkardık babamdan. En ufak bir yaramazlığımızda basardı dayağı. Onun yanında ağzımızı açıp bir kelime söyleyemezdik. Büyük konuşurken küçüğün cevap vermesi ve lafa karışması saygısızlık sayılırdı. Sadece babamdan ve annemden değil, ağabeylerimden de çok dayak yedim. Babam evde olmadığı zaman büyük ağabeyim otoriteyi eline alırdı. İki ağabeyim ve ablam, evli oldukları halde, babamın yanında çocuklarını sevemezlerdi. Büyüklerin yanında çocuk sevmek ayıp sayılırdı.
 
"Okula başladığım zaman da suskunluğum devam etti. Öğretmenden de çok korkardım. Şu anda üniversiteye gidiyorum, aynı suskunluk ve çekingenlik devam ediyor. Hocalar birşey sorduğunda ağzımı açıp cevap veremiyorum. Yanlış şeyler söylemekten, alaya alınmaktan
 
korkuyorum. Yüzüm kızarıyor, başım dönüyor, ağzım kuruyor, bildiğim şeye de cevap veremiyorum. Beni döven, bir kere olsun sevgisini göstermeyen bir ağanın oğlu olacağıma, başımı okşayan bir çobanın oğlu olsaydım..."
 
Evet maalesef , ilimizde yaşayan gençlerimizin önemli bir kısmı yukarıdaki gencin yaşadıklarına yakın örnekleri yaşıyor.Bu yanlışlıklar gençleri tamamen sorunlu, özgüven eksikliğinden yoksun ve her an yanlış yapma şüphesi ile tam ve özgür bir birey olarak yetişmesini önlüyor.
 
Bu töreler yavaş yavaş değişmektedir.Ancak bu törelerle yetişen gençlerin yerini daha da kötü ,internet ve televizyon töresiyle yetişmiş, tamamen egoist,hazcı,günü birlik yaşamayı seven,büyüğe saygı,küçüğe karşı sevgisi kıt gençler yetişmektedir.
 
Sonuç olarak özde Şanlıurfa da genelde ise doğuda yaşayan gençlerimiz töre ve teknoloji arasında sıkışmıştır.Bu sıkışmışlık hali de kendini gençlerde sorun olarak göstermektedir.Bu gençlerimize yapılacak en büyük iyilik onlara ve onların görüşlerine değer vermektir.Görüşleri mantığımıza ters olsa bile onların görüşlerini dinlemektir.Unutmayalım eğer biz onların görüşlerini dinlemez isek onları dinleyecek ve onlara sözlerini dinletecek art niyetli kişiler bulacaklardır. 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner24

banner49