Bugün ve son yüzyılın tamamında İslam coğrafyaları belirli zümreler dışında hiç rahat yüzü görmediler. Huzur ve dengeler alt üst oldu yerini kan acı ve gözyaşları aldı ve bu durum fazlasıyla devam etmekte maalesef. Sadece Filistin, Irak, Suriye, Mısır gibi Arap coğrafyaları değil Arakan, Doğu Türkistan, Saraybosna, Somali, Kafkasya Cezayir ve birçok İslam coğrafyasında Müslüman oldukları için tüm insanlar, asimile edilmeye çalışılmış, malları, canları, namusları gasp edilmiş, milyonlarcası da hiç bir ayrım gözetilmeksizin katledilmiştir ve katledilmeye devam etmektedir.
 
 
 
       Osmanlı, dünyanın dengesini sağlıyordu; o yıkıldı, dengeler alt üst oldu. Osmanlı'nın olmadığı dünya, iki dünya savaşı ve birçok işgale şahit oldu; çünkü dünyanın adil jandarması yoktu. Kudüs İngiliz taşeronluğuyla Yahudilere teslim edildi. Birçok İslam ülkesinin başına birer kuklacık getirildi ve yıllarca zalim saltanatlarını sürsürdüler. Osmanlı'nın hâkim olduğu topraklar talan edildi. Ulus devlet (cik) ler kuruldu, zenginlikler paylaşıldı. Dünya petrollerinin yaklaşık % 65'i bu topraklarda üretiliyordu ve bu zenginlikler Avrupalı efendilerce sömürüldü. Bunların başında İngilizler geliyordu. İngilizleri yeterince tanımadan yakın tarihimizin anlaşılması da mümkün olamaz. Nitekim İngiliz başbakanın sözü de meşhurdur ya “ bir damla kan bir damla petrol”
 
        Hilafetin de kaldırılmasının ardından dünya Müslümanları sahipsiz kalmış ve her yerde düşmanlarının zulmüne uğramışlardır. Adeta tespihin imamesinin kopmasıyla tespihin dağılması gibi İslam coğrafyası da dağılmıştı ve kan, zulüm, gözyaşı bu coğrafyalardan eksik olmamıştır. Nasıl ki, Hıristiyan Katolik ve ortodoks dünyasının başında bir Papa ve Patrik var ise ve kendi tebasına sahip çıkıyorsa, Müslümanların da başında bir Halifenin olması gereklidir. Ki bu sembolik te olsa gereklidir.
 
 
 
      Eminim ki bütün Müslümanlar bu durumları bazen ağlayarak dahi sorgulamakta ve derin derin ahlar çekmektedir. Ama gelin görün ki biz de dahil olmak üzere kimse rahatını bozmak istememekte maalesef. Hatta rahatın ayaklarına gelmesi ile de mutlu olacak bir yapıdadır ümmet şu an.
 
 
      Müslümanlar da bu dünyada sadece rahat etmek kaygısıyla yaşamaz elbette ama müminlerin de bu dünyada hep sefil ve ezilen duruma düşmesini de hak olarak kabul edemeyiz herhalde. Rabbimizin Rahman ve Rahim sıfatları vardır. Rahman sıfatı bu dünyada her hak edene hak ettiğini vermesi adaletidir. Kim çalışırsa, kim uyanıklık içindeyse, kim birlik içindeyse o başarılı olacaktır. Ki bu İsrail de olsa Amerika da olsa diğerleri de olsa ancak Rahim sıfatı müminlerin öteki dünya kurtuluş reçetesidir. Müminler bu dünyada Rahim sıfatının tecellisini beklemekten başka bir adım atamamaktadırlar maalesef.
 
 
 
        Siparişle gelip kucağımıza düşeceğine inandığımız rahatlık durduk yere bize ulaşmaz. Müslüman’ın Müslüman’a tahammülü yoksa bel bağlayacaklarımızın kaçınılmaz menşeleri batı olmaktan çıkarılamıyorsa, keyiflere helaller de kâfi gelmiyorsa, alın teri ve emek kavramları üşengeçlikle takas ediliyorsa durum vahim.  
 
 
 
       Musa’nın uykusuna karşılık Firavunun “Musa’nın Allah’ı” diyerek sabaha kadar dua etmesi ile kabul olunan duasındaki emek gibi, Ramazanlarda dahi bizi iftarlarımızın vazgeçilmez içeceği olmasını başaran Yahudi içeceği koka kolanın başarısında olduğu gibi çalışmanın dua kabul sayıldığı bu dünyaya yatarak rahatlık bekleyemez Ümmet. Aksi halde sonuç ne olur? İmanlara illet, müminlere zillet tebelleş olur.
 
 
 
Rabbim Ümmeti bu zilletten kurtarsın ve birlik ihsan etsin inşallah… 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner24

banner49