Yüreğimiz taşıdığı insanlar kadar büyüktür. Bu büyüklük hem sayı hem de meziyet anlamındadır. Bu meziyet te bir tılsımdır da kimde olduğunu ancak o meziyetleri içinde barındırabilenler fark edebilir. Kimi taşıması gerektiğini bilmeli kişi. Hani bilemezsin ya, belki bir çobandır belki bir işçi, ya da belki bir deli. Ne bileceksin beklide tam yanında ki kişidir taşıman gereken o büyük kişi. Sanma ki o on metrelik limuzinlerle geçecek, ya da altın kabartma koltuklarda bekleyecek. Dedim ya kalbi görmeyi dene ceketleri değil ki sende büyü ve büyüdükçe de yer edin Rabbin katında.
 Hz. Hüseyinleri arasın gözlerin Yezitlerin aksine. Müslüman olduklarını iddia ettikleri halde kıyanlar Hz. Hüseyin’e zalim ve acımasız Yezitlerce parsellenmiş yürekleri kalleşçe. Oysa O ki yüreklerde taşınması gereken ilk kişinin biricik torunu, o ki Allah(cc)’ın Aslanının Aslan oğlu, o ki müminlerin annesi Fatıma’nın biricik gülü. Değmez mi taşınmaya, kaldırmaz mı yürekler? Kaldıramadı. Kıydılar zalimce, acımasızca.
Taşımak diyorum, incitmemek, sevmek, değer vermek, baş üstünde tutmak. Taşınacak sa birde önce Rabbin bildirdiklerini taşımak. Aile, akraba, komşu ve tüm müminler. Ancak malumunuz olduğu üzere insanlar aileleri ve çevreleriyle bazı problemler yaşarlar. Anlaşılmaz bir sebep ve bakarsınız otuz kırk belki daha fazla yıllık birliktelikler bıçakla kesilmiş gibi son bulur. Ayrılır insanlar. Hatta düşman olurlar birbirlerine. Çok kolaydır kestirip atmak. Arkanı dönersin ve bir daha geriye bakmazsın olur biter. Ne olacak başka dost mu yok, ya da akraba. Oysa üç günden fazla dargın kalmayı bile yasak eder bizim dinimiz.
Ama Hz. Âdemi cennetten indirenin işi ne? Umudu en güçlü belki de o. İnançlı insanları kandırabileceğine olan umudu..
Acaba Allah rızasını insanlar hep yüreklerinin ta başköşesinde taşıyamadıkları için mi bir birlerini de taşıyamazlar. Ekseriyetle de insanları birbirine düşüren en büyük etken mal dır. Düne kadar birbiri için ölebilecek olan kişiler bir bakarsınız ki birbirini öldürebilmekte. Herkese pamuklu şeker olabilen insanlar birden ailelerine bir aslan olabilmektedirler. Böylece bu düşmanlaşıp kılıçları çekenlerin devam nesilleri de kaşlarını çatmaya başlar ve gizli bir kin davası başlatırlar. Yolda karşılaşan en yakın fertler birbirlerini tanımamazlıktan gelebilirler.
Ya da haset, belki bir alışveriş, daha bilmem nice sebepler bulunur da ayrılık ateşini körükleyerek şen ederler, buz ederler ciğerlerini (– mi?)  Acaba bilinmez ama gizli bir heyecan verir insana bu ayrılıklar. Bu şeytani kışkırtmalar haz verir zavallı yüreklere. Oysa 
“Dünyada bir kulun ayıbını örten hiç bir kul yoktur ki, Allah(celle celaluhu) kıyamet günü onun ayıbını örtmesin...”h.ş. der Resulullah. Kusur aramak yerine örtmeyi denesek bi. Dedim ya; aç yüreğini rahmet kapısına bak bereket nerden gelir?
Belki binler yıl evvel yaşamış belki de çok yakın zamanlarda. Belki öz kardeşindir de belki ayrı bir diyarda. Fark et, Zahit ol, çemre kollarını, kar baldıranları. Dolsun için ferle. “Er” sin artık hakkiyle.
 
 
Erdir bizi yüce Halık,
Raciuna doğru salık,
Ecirne minennar ya hayy
Uzak olsun bizden tüm fenalık…
Allaha emanet olun… 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner24

banner49