İnsanlar geçimlerini sağlamak için elbet bir branşa yönelir ve buradaki emeklerine müteakip bir geçimlik elde ederler. Ki bu gelirler malum üzeredir ki şahsımızdan ziyade bakmakla yükümlü olduğumuz ciğerlerimiz içindir. Bu yüzden mümkün olduğunca ak olmalı ekmeklerimiz.
 Şimdi zorlanacağım bir kıyas yapmamak için esnafla memurun geçim ve yaşam standartlarına ait karşılaştırmalarda bulunmayacağım. Geçim standart ve kaygılarımızın elbette ki talep modülü açık uçludur ve bu talep edenle edilen arasında bin bir gece masalları misali uzar da gider.
 Bu ayrı konu, ancak bence esas konu bundan önce ve de önemli olan işimizin nitel grafik değerlerinin içeriği ve yansımaları olmalıdır derim. Bugün sendikalar veya STK’ların bu anlamda çokta aktif oldukları söylenemez. Geçimliklerin değerli kılınmışlığı üzerinde gerekli dikkat çekilme etkinlikleri yapılmalı. Ve acı söylemeyi bilmelidir dost. Esnafta biraz daha göze batabilecek bu anlam memurlarda da irdelenmeli. Varsa aksaklıklar tespit edilmeli bu konuya yönelik sunumlar yapılmalı.
 Ben öğretmenim ama aynı zamanda veliyim. Çocuğumun en önemli dersini peşi peşine defa atla sevk ve raporlarla aksatan öğretmeni görünce yaşadığımız çaresizlik çözülmeye değer bir konu oluyor sanırım. Urfa’da aynı gün dokuz öğretmenin olmadığını duydum geçen gün bir okulda. Genelde yedi sekiz civarlarında duyardım dokuz, ivmenin yükselişi demektir. Ne kadar rahat sevk alabiliyoruz.
 Böyle zamanlarda ilk aklıma gelen öğretmen atamalarında ilk defa atananların yüksek sesli çığlıkları ve mutluluk gözyaşları oluyor. Ne acı ki kadro aynı kişiye otuz kırk öğrenciyi eften püften ( sağlık nedenleri hariç) sebeplerle yüzüstü bırakan soğukkanlı birer acımasızlığa dönüştürmektedir maalesef. Madem iş bu kadar itici o zaman bırakalım da sırada bekleyenler çok. Hem kendi çocuklarının o boş derslerde olduğunu varsaysalar ya.
 Oysa ücretli öğretmenken tatillere üzülen, özellerde yarı maaşa iki kat efor gösteren meslektaşlarımız kadro ile ev sahibine dönüşüp misafir öğrencileri istediği zaman karşılamaya hak kazanmış görür kendini. Ayrıca boş geçen her dersin her tür kaza ve belaya davetiye çıkaracağı (özellikle ortaokul ve liselerde) kolayca tahmin edilebilir sanırım.
  Gerek yönetici olsun gerek personel, gerekse bir güvencesi olanlar olsun, tüm çalışanlar öncelikle mesailerine sonrada işlerinin içeriğini doldurmaya yönelik tüm enerjilerini vermeleri gerekir.
 İkinci bir özeleştiri de genel insan karakterinde yaygın olan dedikodu hastalığının memurlarda ki çekilmez halleri. Beraber olduğumuz mesaidaşımızı arkasından tüm eksikliklerini yıldızlı sunumlarla cilalamak en haz aldığımız konu oluyor çoğu zaman. Bu hastalıklı olgu maalesef ki toplumun her katmanında hepten yayılmış bir tümörün yara uçlarıdır.
 İşin özü doğruluk ve erdemlerin yetiştiremediği öğretmen ve ustalar ikinci nesilde karekökleri ile değer bulurlar.  Muhatapları insan olanlar iyi bilsinler; İnsan kıymetlidir. Ve dönüt olarak ne zaman yansımalarla karşılaşacağımızı da Allah bilir. 
 Görevinin saygısına layık olmaya çalışan tüm değerli çalışanlara,
 Saygılarımla… 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner24

banner49