İlkokul 5.5 – 11 yaşları arası bir yaş aralığını kapsayan bir dönemdir. Bu dönemdeki çocukların eğitimiyle uğraşan öğretmen arkadaşların ne tür problemler yaşadığını, hangi konularda zorlandıklarını çok iyi bilmekteyiz. Ancak öğretmenliğin kutsallığını ve yanan mum gibi erimesi gerektiğini de çok iyi biliyoruz.
 
 
 
       Özellikle birinci sınıf, bir öğretmen açısından ve hatta öğrenci açısından bir milattır. İlk okumayı yazmayı öğreten kişi olması hesabıyla öğretmen son derece kutsal bir vazifenin heyecanını yaşarken ilk defa okuma yazmayı öğrenen çocukta bu mühim başarının kendisine verdiği müthiş kıvancı da gururla yaşar birinci sınıfta. Bu müthiş başarıya vesile olan o kıymetli öğretmeni onun başkahramanı olmaya başlamıştır.
 
 
 
      Tam da bu aşamada bu kahramanın bazı öğrencilerle sürdürdüğü başarı serüveni birkaç çocukta umulduğu şekilde oluşmaz ve çeşitli etkenler bu öğrencinin çıkmamış kanatlarıyla uçmaya çalışmasını engeller. Çırpınan çocuk kendini ispatladığını ve üzerine düşeni hakkıyla yaptığını düşündüğü bir sırada karne denen şeyin yaklaştığını hissetmeye başlar. Bilmez ki o eline tutuşturulacak kâğıt parçası onun o güzelim uçuş serüvenini iniş reçetesidir.
 
 
 
      O hala uçtuğunu sanmanın vermiş olduğu o yalancı baharın içerisindeyken o merhamet abidesi! O şefkat sembolü! Hem bir ana hem de baba olduğu nu düşündüğü o çok kıymetli başkahramanı onu yuvadan aşağı bir tekmeyle fırlatmaz mı? Karanlık dünyalara kesilen bu giriş bileti aslında onun berbat geçireceği geleceğinin başlangıç noktası olacağını bilmemektedir o masum.
 
 
 
      Üç ay çok hızlı geçer ve yeniden heyecanlanarak daha durumun vahametini de tam olarak hissetmeden koşar diğer çocuklar gibi okula. Eski arkadaşlarını arar gözleri. O çok sevdiği oyunlar oynadığı, şakalaştığı, gülüştüğü o ilk uçuş arkadaşlarını bulur okul bahçesinde. Daha dün ayrılmışçasına devam ederler oyunlarına. Ve birden zil çalar sonra. Sıralara girilir. O da eski arkadaşlarının yanında olur sıra. Çıkarlar sınıflarına. İlk o sarılır öğretmenine çok sevinçlidir ve olabildiğine saftır bizim uçuş kelebeğimiz. Öğretmen o çocuğu tekrar görür sınıfta ve
 
 
 
_ Oğlum, yanlış gelmişsin in aşağı senin sınıfın burası değil hadi…
 
 
 
Der der ya çocuk bunun ne anlama geldiğini kavrayamaz hala. O başkahraman tekrar başlar konuşmaya
 
 
 
_  Hadisene ne bekliyorsun in dedim aşağı sen bu sınıfta değilsin der ve nöbetçi öğrenci ile onu yeni sınıfına gönderir. 1- …
 
 
 
      Gelir yeni sınıfına ve bakar etrafına. Otur der yeni öğretmeni ona şu en arka tarafa. Minik kelebek bakar öylece etrafına ve içinde bir yanardağın patlamaya hazır hali. Beyninde binlerce şimşekler ve o bu duygularını sadece bir damla ılık gözyaşına denk bir yansımayla sunar dünyaya ve herkeslerde anlamaz onu o da anlamaz ya hiçbir şey.
 
 
 
      İkinci el bir hayata başlamanın vermiş olduğu buruklukla başlar tekrar hayata ama bir ayağı aksak ve yüreğinin yarısı kırık bir şekilde. O çok güvendiği başkahramanını da arada bir görür ya teneffüslerde. Dile gelmez ya yüreğinden geçenler çeker sinesine… 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner24

banner49